Çok eski zamanlarda gökte toplam 10 güneş varmış. Güneş ışıkları toprak ve tahılları kuruturken, insanlar da sıcaklıktan ya bayılır, ya ölürmüş.
Gök Tanrısı insanoğlunun uğradığı bu büyük felaketten haberdar olunca Yay Tanrısı Houyi'yi dünyaya yollamış. Houyi, Gök Tanrısı'nın hediye ettiği bir tane kırmızı yay, bir torba beyaz ok ve güzel eşi Chang'e ile insanoğluna yardım etmek için yeryüzüne inmiş.
Yeryüzüne gelen Houyi, ilk önce 10 güneşle görüşmüş ve dil dökerek, onları sırasıyla tek tek çıkmaya ikna etmeye çalışmış. Ancak güneşler, Houyi'nin sözlerine hiç kulak vermemişler. Savaşma zorunda kalan Houyi omuzundan kırmızı yayı çıkartarak, beyaz oklarla güneşleri vurmaya başlamış. Çok geçmeden 10 güneşten dokuzunu oklarla düşürmüş.
Houyi'nin olağanüstü başarısı gök ülkesindeki diğer tanrılar tarafından kıskanılmış ve Gök Tanrısı'nın Houyi'yi beğenmemesini sağlamak için de Gök Tanrısı önünde Houyi'yi çekiştirmişler. Sonunda Gök Tanrısı Houyi ve eşi Chang'e'nin yeryüzünde kalmaları emrini vermiş. Haksızlığa uğrayan Houyi ve Chang'e yeryüzünde inzivaya çekilmek zorunda kalmış.
Houyi, daha sonra Kunlun Dağı'nda yaşayan Xishan Ana'nın insanların göğe çıkmalarına yardım edebilen mucize bir ilaca sahip olduğunu duymuş ve bu ilaca ulaşmak için binbir zorluğu aşarak, Kunlun Dağı'na çıkmış, Xishan Ana'yı bulmuş ve ilacı almış. Ancak bu mucize ilacın yalnızca bir kişinin ihtiyacını karşılayabildiğini öğrenen Houyi, ne karısını bırakıp tekbaşına göğe çıkmak, ne de kendisi kalıp karısını göğe göndermek istemiş; eve dönünce ilacı gizli bir yere saklamış.
Houyi'nin Xishan Ana' dan mucize ilacı aldığını öğrenen Chang'e, kocasını çok sevmesine rağmen, gök ülkesindeki dertsiz yaşamına olan özlemle Ay Takvimi'nin 8. ayının 15. gününde Houyi'nin evde olmadığı bir anda mucize ilacı içmiş. Biraz sonra vücudunun gittikçe hafiflediğini hisseden Chang'e yavaşça göğe yükselmeye başlamış ve sonunda aya ulaşarak Guanghan Sarayı'na yerleşmiş. Kucağından hiç düşürmediği tavşan da kalan ilacı içtiğinden Chang'e ile birlikte aya gitmiş. Eve dönen Houyi, karısının ilaç içip kendisini bıraktığını, göğe çıktığını öğrenince çok üzülmüş, ancak çok sevdiği karısına zarar vermek istememiş ve Chang'e ile vedalaşmış.
Yeryüzünde tek başına kalan Houyi, iyilik yapmaya devam eder ve insanlara ok atmayı öğretir. Çıraklarından biri çok iyi bir okçu olduktan sonra Houyi'nin varlığının kendisinin dünyada en iyi okçu olma hayalini gerçekleştirmesini engellediğini düşünerek, hocasını sarhoş eder ve onu arkadan okla vurup öldürür.
Aya yerleşen Chang'e, Changhan Sarayı'nda tavşanı ve durmadan ağaç dallarını kesmekle uğraşan yaşlı bir adamla yalnız kalır. Mutsuz günler geçiren Chang'e özellikle Ay Takviminin 8. ayının 15. gününde kocası Houyi ile birlikte yeryüzünde daha önce geçirdikleri zor, ancak mutluluk dolu günleri özler.