Ne annesi, ne de babası olan Pangu'nun kocaman bir yumurtadan çıktığı söyleniyor.Pangu, bu kocaman yumurtada insan oluncaya kadar tam 18 bin yıl uyumuş. Uyandığında nefes alamayacak kadar sıcaklık hisseden Pangu ayağa kalkmak istemiş, ancak yumurtanın kabuğu onu sıkı sıkı sarmış. Pangu, güçlü kolları ve bacaklarıyla yumurtanın kabuğunu kırmaya çalışmış ve sonunda kulağını sağır edecek kadar büyük bir sesle kabuk kırılmış. Yumurtanın içinden çıkan hafif şeyler yukarıya yükselmişler ve gökyüzünü oluşturmuşlar. Ağır şeyler de aşağıya düşüp, yeryüzü olmuş.
Gökyüzü ve yeryüzünü birbirinden ayırmayı başaran Pangu, çok sevinmiş, ama bunların yeniden birleşmesinden korktuğundan başıyla göğü tutmaya, ayaklarıyla da yere basmaya başlamış. Pangu, her gün üç metre uzar, gökyüzü ve yeryüzü de böylece üç metre daha uzaklaşırmış. Pangu, 18 bin yıl sonra 45 bin kilometre yükseklikte kocaman bir insan haline gelirken, gökyüzü ve yeryüzü de bir daha birleşemeyecek duruma gelmişler. Pangu'nun içi rahatlamış, ancak gökyüzünü ve yeryüzünü yaratan bu kahraman çok yorulmuş, ayakta duracak hali kalmamış ve sonunda devasa gövdesi büyük bir gürültüyle yere yıkılmış.
Ölmeden önce Pangu'nun vücudunda büyük değişiklikler meydana gelmiş. Sol gözü güneşe, sağ gözü aya dönüşürken, son nefesi rüzgar ve bulut, ağzından çıkan son sesi de gök gürültüsü olmuş; saçı ve sakalı yıldızlara bürünürken, kol ve bacakları dağları oluşturmuş; kanı nehir ve göllere dönüşürken, kasları bereketli topraklar, cildi ve tüyleri ağaçlar ve çiçekler, dişleri ve kemikleri değerli madenler, teri de yağmur olmuş. Yaşadığımız bu dünya işte böylece ortaya çıkmış.