ABD tarzı çifte standart uygulaması: AUKUS’a evet, İran’a hayır!
Daha da önemlisi, AUKUS’ta uygulanan çifte standart ABD’nin nükleer konusundaki iki yüzlülüğünü de gösterdi. Joe Biden, başkanlık seçimine katıldığı dönemde, ABD Başkanı seçilmesi halinde, güçlü bir nükleer caydırıcılık kapasitesini koruma ve aynı zamanda nükleer silahlara bağımlılığı azaltıp, ilgili bütçeyi düşürme taahhüdünde bulundu. Ancak Biden’ın ABD Başkanlığı’na seçilmesinden sonra, nükleer silah gücü inşa etmek için yapılan harcamalarda azalma değil, büyük boyutta artış görüldü. Biden yönetiminin bu konuda yaptığı harcama 50 milyar 900 doları buldu. Bu miktar, Trump dönemine göre yüzde 15 oranında arttı. ABD, önümüzdeki 10 yıl içinde nükleer silah gücünü yenilemek için 634 milyar ABD Doları ayırmayı planladı. Buna paralel olarak, ABD, nükleer silahsızlanma konusunda Anti Balistik Füzeler Antlaşması (ABM) ve Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması (INF) ile İran Nükleer Sorunu’na ilişkin kapsamlı sözleşmeden tek taraflı olarak çekildi. Bütün bunlar, nükleer silahların yayılmasını önlemeyi öngören küresel sistemi büyük risk altına sokarken, ABD’nin nükleer silah aracılığıyla küresel hegemonyacılığı koruma niyetini gösterdi.
Günümüzde küresel stratejik güvenlik alanında birçok önemli meydan okuma bulunuyor. NPT’ye taraf olan ülke ve en çok nükleer silaha sahip olan ülke olan ABD’nin nükleer silahların yayılmasını önlemede diğer ülkelere bir örnek teşkil etmesi gerekiyor. Ancak, ABD nükleer konusunda çifte standart uygulama ve kendi sorumluluklarını hiçe sayarak ideolojik önyargılarla küresel hegemonyacılık yolunu seçti. ABD’nin bu eylemi, tarihin ve çağın ana eğilimine aykırı olduğu gibi, uluslararası toplumdan destek alamayacak ve dolayısıyla eninde sonunda başarısızlığa uğrayacaktır.