Çin’i 70 kez ziyaret eden bir sinologun gözünden Xinjiang ve Tibet
Son yıllarda Çin karşıtı güçler, sözde Xinjiang’daki insan hakları sorununu kışkırtarak Çin’i karalamaya ve Çin’deki etnik ilişkileri kışkırtmaya çalışıyor. ABD, geçen yılın sonunda onayladığı sözde Uygurları Zorlama Çalıştırma Yasası’nı 21 Haziran’da yürürlüğe koydu.
Çocukluğunda Çin kültürünün tutkunu olan Avustralyalı Sinolog Colin Macherras, 1964 yılından beri Çin’i 70 kez ziyaret etti. Bu ziyaretlerde Macherras, Xinjiang ve Tibet dahil azınlık etnik grupların toplu şekilde yaşadıkları bölgelere gidip araştırmalar yaptı ve tezler yayımladı.
Dünyadaki gelişmeleri nasıl değerlendirdiğini Macherras’tan dinleyelim.
2018 yılında, birkaç Uygur müzisyen çalgı çalıyor. Macherras, ortada ayakta duruyor.
Xinjiang ve Tibet’te yıllardır araştırma yapan bir sinolog
Macherras, birçok azınlık etnik grubun toplu şekilde yaşadıkları bölgeleri ziyaret etti. Bunlar arasında Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi, Tibet Özerk Bölgesi, İç Moğolistan Özerk Bölgesi, Guangxi Zhuang Özerk Bölgesi, Yunnan, Guizhou, Qinghai, Gansu ve Sichuan eyaletleri yer alıyor.
Her seferinde Macherras’a azınlık etnik gruplardan bir Çinli eşlik etti. Bu Çinli vatandaş, seyahat programını ayarlamaktan ve röportaj yapılacak kişileri aramaktan sorumluydu. Xinjiang, Yunnan ve Guizhou’dayken, Macherras birkaç öğrenci ekibinin araştırma çalışmalarını yönetmişti, bazen diğer grupların üyesi olmuştu. Bu araştırma ve ziyaretler yıllar sürdü, özellikle 1982 ile 2018 yıları arasında Xinjiang’a birkaç kez gitmişti.
1999 yılında Xinjiang’ın Taşkorgan Özerk İlçesinde, bir Tacik kadın.
Kaşgar’daki modernleşmeden derin etkilendi
Macherras’a göre, dengesizlik olmasına rağmen, söz konusu bölgelerde geçen onlarca yıllarda çok büyük gelişmeler yaşandı, bazı bölgeler çok modern hale geldi.
Macherras, 2018 yılında Kaşgar’a geldiğinde kentin modernizasyon durumundan çok etkilendiğini söyledi. Aynı yıl Guangxi ve Guizhou’da azınlık etnik grupların yaşadıkları bölgelerde aynı şeye tanıklık ettiğini dile getirdi. Bu yerlerde yeni ve moda oteller inşa edildi, yerleşim alanları hızlı demiryolu ağına dahil edildi, halkların yaşam seviyesi hayli yükseldi, her vatandaş eğitim alabildi, ulusal dil olan Çince popüler olurken azınlık etnik grupların ana dillerinin kullanım oranı de yükseldi, yerel yönetimler modernizasyonu gerçekleştirme sürecinde milli kültürleri korumaya özen gösterdi.
Macherras, dünyadaki deneyimlere göre, bir toplumun modernizasyona geçtiğinde geleneksel kültürlerin zayıfladığını hatırlatarak, Çin’de de benzer durumla karşı karşıya bulunulduğunu, ancak azınlık etnik grupların geleneksel kültürlerini korumaya kendilerini adadıklarını gördü.
Tibet ve diğer bölgelerde Tibetlilerin yaşadıkları yerleşimlerde gördüğü, özellikle din, dil, mimari, gösteri sanatı ve kırsal kesimlerdeki giysilere yansıyan yoğun Tibet kültürüne hayran kaldığını belirtti.
1992 yılında, Guangxi. Yao etnik grubundan çocuklar ve bir geleneksel dans sanatçısı.
Macherras, genel olarak azınlık etnik grupların muamelesi konusunda Çin’in çok iyi performans gösterdiğine, tarihi açıdan çoğu Batılı ülke, özellikle ABD’den daha iyi davrandığına dikkat çekti.
“ABD, Xinjiang’da terörizmi yaymaya çalışıyor”
Macherras, 1998 yılında yazdığı “Çin’in Kuzeybatı Kesimindeki Hanlar ile Müslümanlar Arasındaki ve Müslümanlar İçindeki Sosyal İlişkiler” başlıklı tezde Xinjiang’daki etnik sorunun gelişme eğilimini doğru şekilde öngördü, ABD’nin müdahale yapacağı uyarısını yaptı, Çin-ABD ilişkilerinin etnik sorun nedeniyle kötüleşeceği tahmininde bulundu.
Macherras, Xinjiang konusunun sürekli kışkırtılmasına çok üzüldüğünü ve çok kızgın olduğunu kaydetti. Macherras’a göre, ABD öteden beri elinden geleni yapıp zorluklar yaratıyor. ABD sadece sözde “Tibet’in bağımsızlığı”ndan yana güçlere sermaye ve diğer çeşitli destekler sağlıyor, Xinjiang’da terörizmi yaymaya çalışıyor.
Macherras, “Trump yönetiminin dışişleri bakanı Pompeo, görev sürecinin son gününde bile elinde hiç kanıt bulundurmadan Çin’i ‘soykırım’ uygulamakla suçladı. Bu, çok saçma ve sahtekar bir iddia. Onun halefi ve bazı sözde insan hakları aktivistleri suçlamayı basit şekilde miras edinip, siyasi bir alet olarak kullanıyor. Bu, hiç adil değil, hem de hilekar bir davranıştır.” ifadelerini kullandı.
“Tibet sorunundan sonra neden Xinjiang sorunu belirginleşiyor?”
2008 yılında, Budizm’in Tibet mezhebinin eski dini liderlerinden Dalay Lama ve ABD ile diğer bölgelerde bulunan takipçilerinin teşvik ettikleri yağmalama ve kundaklama gibi şiddet girişimleri görüldü. Ardından Dalay Lama’nın etkisi azaldı. Macherras, bunun bir nedeni olarak belki Dalay Lama’nın aşırı girişimlerinin bir şeye yararlı olup olmadığından veya dine uygun olup olmadığından şüphe duymasını gösterdi, ardından kendisi siyasetten uzaklaştı.
Bir gerçek olarak, Tibet bölgesinde halkın yaşam koşulları hayli yükseltildi, Tibet kültürü de iyi korunuyor. Bu da yalanlara yönelik en iyi cevaptır.
Tibet Özerk Bölgesi’nin merkezi Lahsa kentinde yerliler güneşleniyor ve sohbet ediyor.
Ancak Xinjiang farklı bir durumla karşı karşıya geldi. 1990’lı yıllarda bölgedeki kaos sürekli arttı. Macherras, çoğunun ABD tarafından teşvik edildiğini, Sovyetler Birliği’nin çöküşü ve Orta Asya bölgesindeki İslami aşırıcılığın ortaya çıkmasının kaosu körüklediğini savunuyor.
Shanghai İşbirliği Örgütü’nün kurulmasından birkaç ay sonra ABD’de 11 Eylül Olayı meydana geldi. Dünyayı değiştiren bu olaydan sonra, İslamcı terörizm, en büyük uluslararası sorunlardan biri haline geldi. Aynı dönemde Xinjiang’daki terör olayları arttı, 5 Temmuz 2009’da Xinjiang’ın merkezi Urumçi’de meydana gelen şiddet olayıyla doruğuna ulaştı. Olayda çoğu Han etnik grubuna mensup vatandaş 200’ye yakın kişi hayatını kaybetti.
Macherras, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın finanse ettiği bölücü Rabia Kadir’in Urumçi olayının arkasındaki isimlerden biri olduğuna dikkat çekti. Çin’den ABD’ye giden iş kadını Rabia, Çin’i bölmeye çalışan biri ve bol sermayeye sahip.
Macherras, Xinjiang’da görülen ve geniş ölçüde dış güçler tarafından kışkırtılan terörizmin Çin’in ulusal güvenliğini ciddi şekilde tehdit ettiğinin altını çizdi.
29 Aralık 2018’de, Kaşgar Mesleki Eğitim Merkezi’nde 12 ülkenin büyükelçi veya temsilcileri, kursiyerlerle sohbet ediyor.
İslamiyet’e inanmanın yanlış olmadığına işaret eden Macherras, “Dini özgürlük iyi bir şey, desteklenmeli. Bunu Çin hükümeti zaten destekliyor. Ancak terörizmi destekleme girişimine darbe indirilmeli.” diye konuştu.
Son yıllarda ABD dışında, bazı Batılı ülkeler de Xinjiang sorununa karışmaya başladı. Alman vatandaşı Adrian Zenz Xinjiang’la ilgili “raporlar” yayımlayarak, Çin’e asılsız suçlamalar yöneltti.
Macherras, Batılı ülkelerin ve sözde insan hakları aktivistlerinin kolayca Zenz’in iddialarına inanmasına çok şaşırdığını söyleyerek sözlerine şöyle devam etti: “Adrian Zenz, Çin veya Xinjiang uzmanı değil, Xinjiang’ı hiç görmemiş birisidir. Teolojik araştırmaları olan Zenz, Çin’e zorluklar getirmeye hevesli ABD yönetimi tarafından çalıştırılıyor.”
Macherras, neden Batılıların Dalay Lama ve Rabia Kadir’i övdüğünü, ancak Çin hükümetinin sözcülerine inanmadığını anlamadığını, bunun belki kendi ahlak standardının Çin’inkiden daha iyi olduğu inancından veya sermayeden kaynaklandığını ifade etti.
Macherras, Xinjiang’la ilgili olarak sıkça korkunç iddialarda bulunan Adrian Zenz’in arkasındaki güçlere değinirken, kendi hükümetinden finansman desteği alan kuruluşlar, örneğin Avustralya Güvenlik Politikası Enstitüsü (ASPI) Zenz’e destek sağladığının altını çizdi. Macherras, Jaq James gibi ciddi araştırmalar yapan kişilerin Zenz’in iddialarını yalanladığını ancak bu kişilerin tezlerinin gazetelerde pek yayınlanmadığını hatırlattı.