ABD’nin hegemonyacılığı, “ABD Doları’ndan arınma” sürecine yol açıyor
“ABD Doları, bizim para birimimiz, sizin de zorluğunuz.” Eski ABD Maliye Bakanı John Connally’un yaptığı bu yorum, ABD Doları’nın küresel hegemonyasının özünü çok iyi açıklıyor.
Uluslararası Finans Enstitüsü’nün kısa süre önce yayımladığı raporda, küresel borç büyüklüğünün 305 trilyon ABD Doları’na ulaştığına işaret edilerek, bunun COVID-19 salgını öncesine göre 45 trilyon dolar fazla olduğu ve ABD’nin ulusal borcunun ise 31.4 trilyon dolara ulaşarak dünyada birinci sırada yer aldığı belirtildi. Rapor, uluslararası toplumun ABD hükümetinin mali durumuyla borç alma maliyetine olan endişelerini daha da artırdı.
Nitekim, dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD’nin mali durumunun ve mali politikalarının küresel ekonomi üzerinde büyük etkisi var. Ancak ABD geçen uzun süre içinde ABD Doları hegemonyasını siyasi silah olarak kullanıp, keyfince borç alarak, ülke içindeki krizlerini dış dünyaya dayatmaya kalkıştı, sınırsız niceliksel gevşeme politikası izledi ve yüksek enflasyonu tüm dünyaya sızdırdı. Bu gelişme, bazı yeni yükselen piyasalarla gelişmekte olan ülkelerin borç durumunu daha da kötüleştirdi, dolayısıyla küresel ekonominin toparlanmasını engelledi.
Günümüzde, ABD Doları’nın dünyanın başlıca para birimi olma konumu yine de değişmedi. Ancak ABD Doları’nın hegemonyasının getirdiği dev olumsuz etkiler nedeniyle birçok ülke, ABD Doları için güvenli bir alternatif arayışını yoğunlaştırdı, dolayısıyla “ABD Doları’ndan arınma” süreci sürekli olarak hızlanıyor.
Dünyanın önde gelen mal varlığı yönetim şirketlerinden Eurizon SLJ’nin yayımladığı bir rapora göre, ABD Doları’nın küresel öncelikli rezerv para birimi konumu 2022 yılında büyük boyutta zayıfladı. 2003 yılında ABD Doları, küresel döviz rezervinin üçte ikisini oluşturuyordu. Ancak bu miktar 2021 yılında yüzde 55’e, 2022 yılında ise yüzde 47’ye indi. 2021-2022 dönemindeki düşüş, son yüzyılın en büyük düşüşü olarak tespit edildi.
ABD Doları hegemonyasının getirdiği olumsuz etkilerden kurtulmak için birçok ülke mal takası yöntemine başvurmaya başladı. Irak hükümeti tarafından kısa süre önce yapılan açıklamada, Irak ile İran arasında petrol karşılığında doğal gaz sözleşmesi imzalandığına işaret edilerek, bu sözleşmenin Irak’taki elektrik sıkıntısını gidermeyi hedeflediği vurgulandı. Sri Lanka hükümeti İran’a olan 250 milyon ABD Doları tutarındaki borcu ödemek için çay karşılığında petrol konusunda bu ülke ile mümkün olduğu kadar erken bir tarihte anlaşmaya varmaya çalışacaklarını duyurdu. Pakistan hükümeti de bir açıklama yaparak, mal takas tarzının Pakistan’ın ABD Doları gibi dış para birimlerine olan bağımlılığını azaltabileceğini savundu. Avrupa’nın önde gelen dergilerinden “Modern Diplomacy”de yer alan bir makalede, ABD’nin birçok ülkeye uyguladığı tek taraflı yaptırımlar nedeniyle “petrole dayalı ABD Doları çağı”nın şoke edici bir hızla sona erme noktasına yaklaştığı savunuldu.
Aynı zamanda bazı ülkeler, ellerinde tuttukları ABD tahvillerini azaltarak ABD Doları’na olan aşırı bağımlılıktan kurtulmak istiyor. ABD Maliye Bakanlığı’ndan verilen en son bilgilere göre, bu yılın Mayıs ayında Japonya sahip olduğu ABD tahvilleri 1.0968 trilyon ABD Doları, İngiltere’nin sahip olduğu ise 666 milyar 600 milyon ABD Doları oldu. Bu sayılar, Nisan ayına göre Japonya’nınki 30 milyar 400 milyon ABD Doları, İngiltere’ninki ise 14 milyar 100 milyon ABD Doları az oldu. Japonya’nın azaltma boyutu, geçen yılın Ekim ayından beri en yüksek seviyede kaldı. Öte yandan, Uluslararası Para ve Finans Kurumları Resmi Forumu (OMFIF) tarafından yayınlanan raporda, önümüzdeki 2 yıl içinde dünya genelinde Avro rezervini artırmayı planlayan ülkelerin sayısının artacağı, aynı zamanda ülkelerin Çin para birimi RMB’ye olan taleplerin de büyük boyutta artacağı tahmini yer aldı.