Türkçe

Scholz’un Çin gezisi dünya ekonomisi için tazekan olabilir

CMG2022-11-03 19:05:10

Almanya Başbakanı Olaf Scholz 4 Kasım’da temaslarda bulunmak üzere Çin’e gidiyor. Scholz Beijing temasları kapsamında Çin lideri Xi Jinping ve Başbakan Li Keqiang’la bir araya gelecek. Merkel’in son Çin ziyaretinden üç yıl sonra iki ülkenin liderlerinin yüz yüze görüşme fırsatı bulmuş olması önemli bir gelişme.

Olaf Scholz’un Beijing’e giden uçağı bir hayli kalabalık. Almanya’nın dev küresel işletmelerinin CEO’ları gezi sırasında Scholz’a eşlik edecek. Mercedes, Audi, BMW, Bayer, Volkswagen, Siemens, BioNTech gibi şirketlerin en üst düzey yöneticilerinin aynı uçakta seyahat etmesi, Scholz’un uçağını dünyanın en “değerli” uçaklarından biri haline getiriyor.

Almanya, 2. Dünya Savaşı sonrası ihracatçı ülke kimliğiyle dünya ekonomisinin en önemli motorlarından biri oldu. Bugün Avrupa Birliği’nin en güçlü ekonomisi olan Almanya’nın bir ticaret ülkesi olarak yükselmesinde Çin’in payı da yadsınamaz.

Alman Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği Başkanı Martin Wansleben birkaç gün önce verdiği bir röportajda, Almanya'nın Çin'den ayrılamayacağını ve "Çin olmadan Almanya'nın daha da yoksullaşacağını" vurguladı ve ekledi: “Çin'den daha fazla ayrışmak bizim için refah kaybına yol açacaktır.”

Martin Wansleben’in Almanya medyasına yansıyan açıklamaları:

“Çin olmasaydı Almanya daha yoksul olurdu”

Çin-Almanya ticaretinin hacmine bakıldığında, iki ülke arasında 245,3 milyar avroluk bir ticaret söz konusu. Bu, 2005'teki rakamın beş katı. Çin son altı yıldır Almanya’nın en büyük ticaret ortağı. Çin-Alman ticareti ayrıca Almanya’da 1 milyondan fazla işi doğrudan desteklemektedir

Çin pazarı özellikle Alman otomobil devleri için yeri doldurulmaz önem taşıyor. Mercedes, BMW ve Audi’nin küresel satışlarının yüzde 30’undan fazlası Çin’de gerçekleşiyor. 2021'de Volkswagen Grubu tarafından dünya çapında satılan her beş arabadan ikisi Çinli sürücüler tarafından satın alındı. Kimya devi BASF, teknoloji grubu Siemens, optik alanında öncü şirketlerden Zeiss ve daha birçok Alman şirketi, Çin’de kendi üretim tesislerine sahipler ve dahası uzun yılların emeğiyle ciddi bir tüketici güveni kazandıkları Çin pazarında büyük kazançlar elde ediyorlar.

“Milyonlarca insanı yoksullktan kurtaran bir ülkeye saygı duymalıyız”

Çin geride kalan onlarca yıl boyunca “dünyanın fabrikası” olarak adlandırıldı. Şimdi yabancı yatırımcılar Çin’i aynı zamanda bir “dünya pazarı” olarak da görüyor. Bunun ne anlama geldiğini iyi anlamak için, Alman şirketlerinin CEO’larının son günlerde medyaya yansıyan açıklamalarını dinlemek faydalı olabilir. Bu dev şirketlerin CEO’ları Çin-Almanya ilişkilerinde kışkırtılmak istenen olası siyasi dalgalanmalara mesafeli.

Siemens İcra Kurulu Başkanı (CEO) Roland Busch, Çin’le ticaret konusu ele alan ülkesinin siyasetçilerine çağrıda bulunuyor: "Milyonlarca insanı yoksulluktan kurtaran, 20 yılda gerçek bir orta sınıf yaratan ve haklı olarak kendine güvenen bir ülkeye saygılı muamele şart.”

Geçtiğimiz aylarda Çin’in güney kesiminde yer alan Zhanjiang'daki yeni Verbund tesisinin ilk fabrikasını açan BASF İcra Kurulu Başkanı Martin Brudermueller de "Çin'i suçlamaktan vazgeçmeli ve kendimize biraz özeleştirel bakmalıyız" dedi.

BASF, Eylül ayında yaptığı bir açıklamada, 2030 yılında tümüyle tamamlandığında, Zhanjiang Verbund sahasının şirketin en büyük tesislerinden biri olacağını ve "hem Çin'de hem de küresel olarak sürdürülebilir üretimin rol modeli" olarak hizmet edeceğini belirtti. Brudermueller, Zhanjiang'daki açılış töreninde yaptığı konuşmada, "Çin'in pazar erişimini genişletme politikalarından yararlanıyoruz" dedi. BASF, tesisin tamamına yenilenebilir kaynaklardan elektrik sağlamayı planlıyor.

Close
Messenger Pinterest LinkedIn