ABD’nin hazırladığı siyasi şov, bir kez daha başarısızlığa uğrayacak
Edinilen bilgilere göre, ABD Başkanı Joe Biden ilgili ülkelerin liderlerini bu ay sonunda düzenlenmesi beklenen 2. Liderler Demokrasi Zirvesi’ne davet etti. Analistler, uluslararası toplumun ABD’nin demokrasi kisvesi altında hegemonyayı koruduğunu çoktandır kavradığına işaret ederek, söz konusu zirvenin bir kez daha başarısızlığa uğrayacağını savunuyorlar.
ABD, bir yıl önce, ilk Liderler Demokrasi Zirvesi’ni düzenlemişti. Tümüyle siyasi önyargılarla gerçekleştirilen zirve, dünyada çelişki ve bölünmeye yol açıp, demokrasinin asıl ruhunu ağır şekilde zedeledi, dolayısıyla baştan sona çirkin bir siyasi şova dönüştü. ABD’de yayınlanan USA Today gazetesinde yer alan makalede, ABD’nin demokrasisinin çökmeye başladığına dikkat çekilerek, ABD’nin her şeyden önce kendi demokrasi sistemindeki sorunları çözmesi gerektiği savunuldu.
Nitekim bazı ABD’li siyasetçiler, “demokrasinin deniz feneri” olduklarını iddia ederek övünmeye çalışıyor. Ancak işin gerçeği ise, ABD tarzı demokrasinin yol açtığı kargaşalar devamlı olarak meydana gelmekte. Capitol Hill’de siyasi kaoslar, ABD tarzı demokrasinin gerçek yüzünü ciddi şekilde ortaya koydu, sistematik ırk ayrımcılığı azınlıkların “nefes alamamalarına” neden oldu, silahlı saldırı ve şiddet sıkça meydana gelip, toplumun tümörü haline geldi, zenginler ve yoksullar arasındaki uçurum her geçen gün daha da şiddeleşiyor, enflasyon sürekli yüksek seviyede seyrediyor, bankalar kapanıyor, vatandaşların cüzdanı tehdit altında bulunuyor...
New York Times gazetesi ve Siena College tarafından ortaklaşa düzenlenen bir anketin sonucuna göre, ankete katılan ABD’li seçmenlerin yüzde 58’i, ABD’deki siyasi sistemin artık çöktüğünü ve yapısal reforma ihtiyaç duyulduğunu savunuyor. ABD’nin önde gelen siyasi danışmanlık şirketlerinden biri olan Eurasia Grubu kurucusu ve genel yöneticisi Ian Bremmer basına verdiği demeçte, ABD’li siyasetçilerin ABD tarzı demokrasiyi “dağın zirvesinde parlak bir kent” olarak gördüklerine işaret ederek, bu kentin günümüzde içeriden çöktüğü görüşünü dile getirdi.
Ancak, kendi ülkesinde demokrasi konusundaki kötü sicile bir türlü bakmak istemeyen ABD, demokrasi kisvesi altında diğer ülkelerin içişlerine karışmaya, hatta bu ülkelere savaş açmaya çalıştı. Geçen onlarca yıl içinde ABD, Küba, Beyaz Rusya, Suriye ve Zimbabve dahil olmak üzere bazı ülkelere tek taraflı yaptırım uyguladı, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, İran, Venezuela’ya ciddi siyasi baskı uyguladı, insan hakları bahanesiyle Mısır’a yönelik askeri yardımı dondurdu, dolayısıyla bu ülkelerin ekonomik gelişmelerine ve halkın yaşam seviyesini iyileştirmelerine büyük zarar verdi, bu ülkelerin halklarının insan haklarını sistematik şekilde ihlal etti.
Buna paralel olarak, ABD uluslararası ilişkilerde demokrasileşme sürecini ciddi boyutta sabote etti, BM Tüzüğü’nü ve uluslararası hukuku çiğnedi. ABD, devlet kurmasından bu yana geçen 240 yıl içinde sadece 16 yıl içinde savaş açmadı, dünyanın savaşsever ülkesi ünvanını hak ediyor. İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden bu yana geçen süre içinde ABD, yurtdışında Kore Savaşı, Vietnam Savaşı, Afganistan Savaşı ve Irak Savaşı’nı doğrudan düzenledi. İstatistiklere göre, ABD’nin terörle mücadele kisvesi altında başlattığı savaşlarda, 335 bini sivil 900 binden fazla kişi hayatını kaybetti, milyonlarca kişi yaralandı, milyonlarca kişi ise evsiz kaldı. Uluslasrarası anket kuruluşu “Arap Barometer” tarafından yayımlanan anket raporu, Arapların çoğunun Batı tarzı demokratik sistemlerin etkinliğine olan güvenini yitirdiğini gösterdi.
İşin daha da kötüsü, ABD yönetimi Soğuk Savaş zihniyetiyle hegemonyacılıkta ısrarcı olup, blok siyaseti izlemeye çalışıyor, ABD, kendi jeopolitik çıkarlarını ve askeri hegemonyasını korumak için dünyada en yüksek askeri bütçe ile en büyük ve ileri nükleer silah deposuna sahip. ABD’nin dünya genelinde kurduğu 800’den fazla askeri üs, “saatli bomba” gibi küresel barış ve istikrara tehdit oluşturdu.
Gerçekler, ABD’nin hazırladığı demokrasi konulu yeni siyasi şovun dünya halklarına bir müjde değil, kaos ve çalkantıya yol açan en büyük tehdit olduğunu kanıtladı, dolayısıyla ABD’nin sözde liderler demokrasi zirvesinin bir kez daha başarısızlığa uğrayacağına kesin gözüyle bakılıyor.